Hasan Önürdeş, 1984 yılında İzmir’de doğdu. Çok küçük yaşta İstanbul'a yerleşti. İlkokul yıllarını sırasıyla İstanbul ve Bodrum'daki okullarda geçirdi. İlkokulu bitirdikten sonra İstanbul Saint Benoit Fransız Lisesi’ne giren Hasan Önürdeş, burada burslu okudu. Ortaokul ve lise eğitimini kapsayan sekiz yıllık Saint Benoit döneminin ardından, 2003 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’ne kaydoldu ve 2007 yılında buradan mezun oldu. Gazetecilik öğrenimiyle birlikte, 2005-2007 yılları arasında Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde tiyatro eğitimi aldı. Şu anda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü "Management and Organization" bölümünde yüksek lisans öğrenimini sürdürmektedir. Hasan Önürdeş gazeteciliğin yanısıra, tv dizileri ve reklamlarda oyunculuk yaptı. Fransızca, İngilizce ve Arapça bildiği yabancı diller.
Genç yazar 2008 yılının Mart ayında, 2004-2006 yılları arasında yazdığı dört uzun eserden oluşan ilk şiir kitabı Ben Yoktum'u yayınladı. Boş vakitlerinde ailesiyle vakit geçirmeyi, müzik yapmayı, sporla uğraşmayı ve çeşitli türlerde yazmayı seven Hasan Önürdeş, halen İstanbul'da yaşamakta.
Ben Yoktum, manzum hikayeler ve uzun şiirlerden oluşan bir kitap.
Hasan Önürdeş, kitapta bulunan “Dalgalar”ı 2004'te, “Gün”ü 2005'te, “Ben Yoktum” ve “Aynalı Sokak”ı 2006'da yazdı. Kitap 2008 yılının Mart ayında Ben Yoktum adıyla piyasaya çıktı.
Yazar, kitabında alışılagelmiş şiir anlayışının dışına çıkarak, uzun öyküsel şiirler yazmayı amaç edinmiş. Bunu yaparken zaman-mekan kavramlarından, olay ve durumlardan, farklı karakterden ve kurgusal yapıdan faydalanmış. Bu yönleriyle sıradan şiirlerden çok manzum hikaye ve romansı türlerine yakınlık gösteriyor Hasan Önürdeş'in şiiri.
Kitaba adını veren ve giriş şiiri olan “Ben Yoktum”, 9 sayfalık ironik ve eğlenceli bir ayrılık şiiri.
"Gün", bir kanser hastasının son 24 saatini anlatan bir manzum hikaye. 22 sayfa uzunluğunda. "Sarı, plastik, uçlu kalem", "Son gece", "Bir sabah daha", "Işte öğle vakti", "Tüm renkler birleşiyor" ve "Ve akşamüstü" başlıklı alt bölümlerden oluşuyor. Bir gece başlayan ve karakterin geçmişiyle hesaplaşmalarına sahne olan süreç, ertesi akşam sona eriyor.
"Dalgalar", insan ögesi üzerinden varoluşu sorgulayan 21 sayfalık bir şiir. Şiirin isminin sembolik anlamının yanısıra, şekilsel olarak da bitmek bilmez dalgaları andıracak biçimde tasarlanmış olması şiirde bulunan felsefi anlamları pekiştirecek nitelikte.
"Aynalı Sokak" bir meyhanenin arkasına düşen ara sokakta bir araya gelen hayatlar ve bir olayın onlar üzerindeki etkilerine ilişkin, karakterlerin tiratlarıyla ilerleyen şiirsel bir tiyatro piyesi. 53 sayfa uzunluğundaki "Aynalı Sokak" alışılmış şiirlerden epey farklı olduğu gibi, alışılmış piyeslere de pek benzemiyor. Karşılıklı ilerleyen dialoglar yerine, uzun şiirler halinde oluşturulmuş tiratlarla ilerliyor. "Aynalı Sokak"ta sahne dışında gerçekleşen bir olay, oyundaki karakterlere yansıdığı şekliyle açımlanıyor.
Yazar bu kitapla, genç yaşına rağmen Haydar Ergülen, Lale Müldür, Yılmaz Karakoyunlu, Aydın Boysan gibi
yazın dünyamızın önemli isimlerinin beğeni ve takdirlerini kazanmayı başardı.
Hasan Önürdeş, “Ben Yoktum” isimli eserinde değişik bir şiir anlayışını benimsemiş… Okuyucusuna bunun yeni bir şiir anlayışı olduğunu kanıtlamak için emek vermiş ve biçimsel özelliğin ilkelerini kurmaya çalışmış. Türünün ilk örneği olmak noktasında hem okuyucusunu, hem kendisini zorlamış. Hem de ciddi ölçeklerde…
Uzun öykülerin şiirleştirilmiş örneklerinin en güzellerini “Divan Şiirimizde” görürüz. Mesnevi tarzında yazılmış eserlerde uzun bir hikâyenin zarif bir edebi lisan ile aktarılmış örnekleri, belki bütünü olmasa bile önemli bölümleriyle çoğumuzun hafızasında yer etmiştir.
Divan Edebiyatındaki bu üslup, daha sonra erken dönem Cumhuriyet şiirinde de kendini gösterir. Meşrutiyet dönemi şiir anlayışının etkilerini de içeren bu üslubun bugün bile hayranlıkla aranan ve okunan şiirleri arasında Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” ve Faruk Nafiz’in “Han Duvarları” başlıklı şiirleri gerçekten seçkin örneklerdir.
Şiirde hikâye örgüsünün kuruluş ustalığında en geniş edebi varlığın simgesel ismi Mehmet Akif’tir. Safahat isimli şaheserinde yüzlerce mısradan oluşan öykü şiirleri vardır.
Hasan Önürdeş’in şiirlerinin bir bölümünü topladığı “Ben Yoktum” isimli kitabında bu geleneğin özgür mısralarda sergilenen çok güzel ve başarılı örneklerine rastlıyoruz. Hiçbir tekrar içermeyen, her seferinde edebi sanatları özgün nitelikleriyle yerli yerinde kullanan bir ustalık hemen dikkatinizi çekmekte…
Güzel örnek, bir öykünün içeriğindeki incelikleri ve duygusal örgüyü kayba uğratmaksızın şiirsel aktarıma dönüştüren teknik ve estetik bütünlüğün sağlanması ve korunmasında tezahür eder. Hasan Önürdeş bu noktada özgün şiir ustalığı sergiliyor.
Başarılı örnek bu güzel aktarımın özgür dizeler düzeninde doruklaştırılması olarak değerlendiriliyor. Çünkü Hasan Önürdeş, aruzun ve hece vezninin akış zarafeti kazandıran destekleyici maharetini kullanmadan ve kafiye ahengine ihtiyaç duymadan bu başarıyı sağlıyor.
Şiirin en güçlü yanı, öyküsünün sağlam olmasıdır. Hasan Önürdeş’in şiirlerindeki öykü sağlamlığı bir yandan şiirsel işlemeyi zenginleştirirken öte yandan türünün örneklerini iyi tarif eden açıklamalar içeriyor.
Özgün bir çalışmaya önsöz yazmanın zorluğu ortadadır. Ama Hasan Önürdeş’in şiirleri gibi türünün gerçekten özgün örneklerine önsöz yazmak daha da zordur.
Bu nedenle bu önsöz, okuyucuya bir şiir türünün takdimi değil, bu lezzeti fark ve idrak etmenin talihindeki tevazuu sunmaktır.
Ben ancak bunu yapabildim. Okuyucuların bu lezzet alışlarındaki huzuru ve mutluluğu şimdiden hisseder gibiyim…
Şiirimiz yeni bir girişimin başarılı ve iddialı ürünüyle bir adım daha ileri gitmiştir.